Kredi verenlere tavsiyeler
Kredi verenlere tavsiyeler
Ramazan öncesi sivil toplum kuruluşları tüm toplantılarını bitirmek istediği için Mart ayında Türkiye'de ve yurt dışında 20'den fazla konuşma yaptım. İstanbul Topkapı Üniversitesi'ni temsilen gittiğim bu toplantılarda hep endişeli yüzlerle karşılaştım.
Sadece bir yerde bana "Hocam dolar/tl 11.00 seviyesine düşer mi?" diye soran oldu. Soru soranların
%99'u "Daha kötüye gider miyiz?" diyerek endişelerini seslendirdiler. Hatırlıyorum bir siyaset analisti "Ülkeye Rusların parası gelecek hazır olun." dedi ancak aynı toplantıdaki bir başka uzman "Gelse bu zamana kadar gelirdi." diye cevap verdi. Zaten uzmanların önemli bir kısmı düşük büyüme ve yüksek enflasyon yaşayacağımızı düşünüyor.
Bu, ne bankacıların ne de finansçıların sevdiği bir durum. Düşük büyüme düşük kâr demek ve borçların bu şekilde çevrilmesi zor. Yüksek enflasyon ise eski borçların daha yüksek faizle yapılandırılması anlamına geliyor. Küçük sermayelerle devasa ciroları yönetmeye çalışan firmaların sürekli olarak işletme sermayesine ihtiyaç duymaları doğal bir sonuç. Maliyetler sürekli yükselirken daha fazla paraya ihtiyaç duyacaklar ve bu paranın maliyeti maalesef her kredi müracaatında daha yüksek bir seviyeye gelecek. Ayrıca firmaların giderek daha riskli hâle gelmesi doğal olarak faizlerin daha da yükselmesi sonucunu yaratacak. Finans sektörü için yükseltilen kurumlar vergisi bu yaklaşımı derinleştirecek diye düşünüyorum.
FİNANS SEKTÖRÜ AHLAKİ DAVRANANI ÖNCELİĞE ALMALI
Böyle bir durumda ne yapmak lazım? Reel sektör için acilen harcamaların öncelik listesini güncellemek gerekiyor. Bence bankacıların reel sektör firmalarındaki davranışları da analiz etmesi lazım. Firma harcamalarının ne kadarının gerçekten firmayla ilgili olduğunu bir bakışta anlamak mümkün. Tecrübeli bankacılar, şahsi harcamalarını şirkete fatura eden ama ücretler konusunda cimri davranan patronlara mesafeli yaklaşmalı.
Bundan başka, daha önceki KGF sürecinde yaşanan, kaynakların doğru yere kullanılmaması sorununu mutlaka çözmemiz gerekiyor. Kazanılan ve yaratılan kaynakları sadece işine kullanan firmaların elbette sektör gerçekleri doğrultusunda önceliğe alınması, rasyonellikten öte ahlaki bir sorumluluktur diye düşünüyorum. Böylece firma değerlemelerinde yeminli mali müşavirlerle yakın ilişkide olunması gerektiğinin altını çizmiş bulunuyorum. Firmadaki personel sayısı, araç sayısı, yakıt masrafları, seyahat harcamaları, hediyeler, temsil ve ağırlama harcamaları, dekorasyon, kardeş firmalarla faturalaşma gibi detaylar kaynak kullanımıyla alakalı yeterli bilgiyi verecektir.
Firmadan talep edilen evrakların kanunları çiğnemeden olabildiğince detaylı olmasını sağlamanın önemini ifade etmek istedim.