Yeni Ekonomi Politikası, “Liralaşma” ve “İhracat”
Ekonomide 2021 yılı sonundan itibaren, yeni bir politika yaklaşımı uygulanmaya başladı. Yeni ekonomi politikaları, Türkiye ekonomi modeli olarak tanımlanıyor. Politikanın çerçevesi, uygulamaları ve sonuçları ihracatı ve ihracatçıları da yakından etkiliyor.
Yeni ekonomi politikası, enflasyonun nedenlerine yönelik teşhisleri ile farklılaşıyor. 2011'den sonra başladığı kabul edilen dolarizasyon, son yıllarda en üst seviyelerine ulaştı. Şirketlerin ve bankaların bilançolarının yarısı, yabancı para cinsinden yükümlülükten ve varlıklardan oluşuyor. Ticarette malların bir bölümü, yabancı para ile fiyatlandırılıyor. Yine ödemelerde, yabancı paralar kullanılıyor. T.C. Merkez Bankası bilançosunda da benzer şekilde yabancı paralı yükümlülüklerin ve varlıkların payı yükseldi. Türk lirasından kaçış ve yabancı paraların tercih edilmesi, Türk lirasında değer kaybına yol açtı ve bu da enflasyonu besleyerek kalıcı hâle getirdi. Bu tespitler sonrası enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için Türk lirasına yeniden cazibe kazandırılması ve ekonomide liralaşma hedefleniyor.
Türk lirasını özendirmeye yönelik tüm tedbirler, ihracatçıları da yakından ilgilendiriyor. Hatta yeni ekonomi politikası çerçevesindeki önlemlerin büyük bölümü, doğrudan veya dolaylı olarak ihracatçıların faaliyetleri ile ilgili. İlk aşamada Merkez Bankası, negatif olan net döviz rezervlerini iyileştirmek için ihracat bedellerinin yüzde 25'inin bankaya satılmasını zorunlu hâle getirdi. Merkez Bankası ayrıca bu dövizleri, döviz cinsi reeskont kredilerinin kaynağı olarak da kullanmayı amaçladı. İhracat bedellerinin bir bölümünün zorunlu satışı, yüzde 25 oranının artırılmayacağı varsayımı ile ihracatçılar üzerinde tarafsız etki yaratacak. İkinci olarak liralaşma hedefi çerçevesinde, şirketlerin döviz tevdiat hesaplarından kur korumalı Türk lirası mevduatlara geçişi özendiriliyor. Şirketlerin yaklaşık 90 milyar dolar tutarındaki döviz mevduatlarının bir bölümünden, Türk lirasına geçişi istendi. İhracatçılar için öncelikle döviz hesapları büyük ölçüde gereklilikler nedeniyle tutuluyor. Döviz varlıkları, ithalat için kullanılıyor. Bu hesapların bir bölümü; kullanılan döviz kredileri karşılıkları, döviz cinsi verilen teminatların ve açılan akreditiflerin garantileri olarak ayrıldı. Yine sürekli yapılan yatırım harcamalarında kullanılıyor ve en önemlisi de ihracatçılar kendilerini kur risklerinden korumak için fiili olarak döviz bulunduruyor. Çünkü sağlıklı çalışan bir vadeli döviz işlem piyasası bulunmuyor. Tüm bunlara bağlı olarak ihracatçılar döviz tevdiat hesaplarından, Türk lirasına çok sınırlı ölçüde dönebilir.
Vadeli işlemlere ilişkin olarak Merkez Bankası kendisi döviz işlemlerine başladı. Ancak bu işlemlere de talep gelmedi. İhracatçılar hâlen fiili döviz bulundurmayı tercih ediyor. İhracat kredisi olanakları da yeni yılın başlarında dondu. Merkez Bankası, reeskont kredileri ve Eximbank kredileri önemli ölçüde yavaşladı. Burada ihracatçıların kredi kullanımı sınırlanarak döviz varlıklarını bozmaları amaçlandı. İhracat kredilerine hâlâ çok sınırlı şekilde erişiliyor. Liralaşmayı özendirme amaçlı bu önlem, ihracatçıları sıkıntıya sokuyor.
En son açıklanan kredi garanti fonu teminatlı ihracat destek paketi ise olumlu. KOBİ'lere yönelik 25 milyar TL büyüklüğünde krediye KGF tarafından garanti veriliyor. İhracatçılar açısından en önemli ihtiyaçlardan bir diğeri Türk lirası veya döviz kurlarında öngörülebilirlik. Yeni ekonomi politikası uygulamaları ile Türk lirasında köpüğün alındığı, Türk lirasında istikrarın sağlandığı, döviz kurlarında mevcut oluşan seviyelerin yıl sonuna kadar korunacağı açıklamaları yapılıyor. İlave olarak dövizden TL'ye geçişler ile Türk lirasının daha da değer kazanabileceği de düşünülüyor.
İhracatçılar açısından Türk lirasında öngörülebilirlik sağlanması çok olumlu olacak. Ancak Türk lirasında kalıcı bir istikrarın sağlandığı inancı, henüz çok yüksek değil. Ayrıca maliyet artışları devam ederken yıl sonuna kadar döviz kurlarının sabit kalması, ihracatı ne kadar destekleyecek, bu da ihracatçılar için olumsuz bir gelişme olabilir.