Finans Cephesinde Son Durum...
Geçenlerde bankacılık sektörünün bazı yöneticileri ile bir araya geldik. Düzenleyici Otoritenin temsilcileri, bankacılar ve birkaç ekonomistin de bir arada olduğu sohbette, fonlanma piyasasındaki bazı gelişmeleri konuştuk. Konuşmaları aktarmayacağım. Ancak kendi görüşlerimi sizlere aktarmam da bir beis yok. Fonlanma piyasasına göz attığımızda, not edilmesi gereken bir durumla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Kredi faizlerinin düşüş hızı fonlama maliyetlerinden daha hızlı. Özellikle banka harici finans kurumlarında bu durum, kâr marjının hızla daralmakta olduğunu gösteriyor.
Aktif Rasyosu uygulamasından sonra, bankaların kredi vermede neden tereddüt ettiği buradan da net olarak anlaşılıyor. Maliyetler olduğu yerde sayarken gelir tarafındaki düşüşün özel kuruluşlar için tolerans gösterilecek bir durum olmadığı aşikar. Buradan iki sonuç çıkacak gibi gözüküyor:
- Bilançoyu olabildiğince daraltmaya devam etmek
- Dayanamayıp tekrar kredi portföyünü hızla genişletmeye başlamak
Bir yanda mevduat yükümlülüğü diğer yanda sermaye kârlılığının giderek düşmesi finans kurumlarının yöneticilerini baskı altına alacak. Kamu bankaları, görev tariflerinin farklı olması sebebiyle bu gruptan ayrışmış durumdalar.
Mevduat-kredi-faiz cephesinde ilginç gelişmeler var
Bu arada ihtiyaç kredisi faizlerinin son kampanyalarla taşıt kredi faizlerinin altına gevşediğini de görüyoruz. Ticari kredi faizleri ile konut kredisi faizleri ise birbirleriyle düşüşte yarışıyorlar. Bu gelişmelerle beraber kamu bankalarının kredilerde özel bankalara göre en az 10 puan fark atarak yüzde 25'in üzerinde genişlediğine de şahitlik ediyoruz. BDDK özel bankaların bu isteksizliğini görünce yeni ayarlamalar yaptı ve özellikle ihracat yapan firmalara kredi verilmesi için piyasayı zorluyor.
Aynı şekilde 13 haftalık ortalamalara göre, Aktif Rasyosu sebebiyle mevduat faizlerini düşürerek kabul etmek istemeyen özel bankalara karşın, kamu bankalarının mevduatı yüzde 40'a yakın büyüttükleri gözüküyor. Aradaki fark neredeyse 20 puan diyebilirim. Özel bankaların isteksizliği kredi/mevduat oranlarından da anlaşılıyor. Kamu bankalarında bu oran yüzde 120'nin üzerinde seyrederken, özel bankalar yüzde 90'ların altına kadar düşmüş durumda.
Bu durum daha ne kadar devam edebilir bilemiyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi, önünde sonunda bankalar ve finans kurumlarını kritik bir karar bekliyor. Ya daralmaya devam edecekler ya da tekrar büyümeye karar verecekler. Orta ölçekli bankaların mecburen ikinci seçeneğe geçeceklerini söyleyebiliriz. Büyük bankaların hem müşteri hem de enstrüman çeşitliliğinde avantajlı olduklarını görüyoruz. Biraz daha dayanabilirler. Bu durumu banka ölçeklerine göre değişen kredi faizlerinden takip etmek de mümkün.