İİT ülkelerinde ekonomik entegrasyon
Nisan ayında Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi kapsamında 57 ülkelik geniş katılımlı bir organizasyona ev sahipliği etti. Zirvenin teması ise “Adalet ve Barış için Birlik ve Dayanışma” idi. Bu bağlamda, İslam dünyasının kaoslarla çalkalanmayı sürdürdüğü mevcut konjonktürde, İİT'nin kuruluş amacı olan birlik ve dayanışmaya, her zamankinden çok ihtiyaç olduğuna şüphe yok. Öte yandan, gerek karmaşık ikili ve çoklu ilişkiler gerekse irade zayıflıkları, bunun ne derece başarılabileceğine dair soru işaretleri yaratıyor. Bu çerçevede söz konusu sorunların, üye ülkelerin sadece siyasi uzlaşmalarının değil, ekonomik entegrasyonlarının da güçlenememesine sebep olduğu söylenebilir. Tabii politik isteksizlikler ekonomik ilişkilerin yolunda bir taş olarak dururken, arzu edilen kaynaşmanın gerçekleşememesinde başka faktörler de rol oynuyor. Her şeyden önce, İİT ülkeleri kültürel ve toplumsal olduğu gibi, ekonomik anlamda da oldukça heterojen bir yapıya sahip. Buradaki kasıt ise, ülkelerin gerek gelişmişlik seviyeleri gerekse üretim yapılarındaki farklılıklar ve hatta yer yer uçurumlar. Elbette bu heterojenlik çarpıcı olumsuzluklarla sahneye gelirken, aynı zamanda bazı fırsatlara da kapı açabilir. Bu kapsamda dikkat çeken hususların başında ise İİT ekonomisinin ürün çeşitlendirmesinde başarısız sayılabilecek bir görünüm çizmesi geliyor. Ticaret bağlamında son veriler incelendiğinde, İİT grubu küresel ihracatının yüzde 60'a yakın ağırlıklı bir bölümünün mineral yakıt ve yağlardan oluştuğu göze çarpıyor. Buna bağlı olarak ihracat ürün konsantrasyonu hesaplandığında da, karşımıza dünya ortalamalarından oldukça yüksek bir oran çıkıyor. İİT'nin küresel ihracat portföyünde böyle bir düşük çeşitliliğe imza atmasının arkasında, işaret ettiğim yüksek oranlı enerji ürünlerinin büyük payı var. Nitekim diğer önde gelen ihracat ürünlerine bakıldığında ise elektronik, plastik, makine, kimyasallar gibi “düşük tek haneli” paylara sahip belli başlı ürünlere rastlıyoruz. Bu ürünler ise Türkiye gibi yine sadece belli başlı üye ülkeler tarafından üretilip ihraç ediliyor. Dolayısıyla, İİT'ye dair ihracat resmi, hem emtia ve diğer ilgili şoklara karşı dayanıklı olmak hem de güçlü üretim yapılarına kavuşarak ilerlemek anlamında, söz konusu ülkelere ciddi mesajlar verir nitelikte… Ve bu anlamda iyileşme sağlanması halinde, grup içi ticaretin de daha yüksek seviyelere çıkma potansiyeli var. Bu nedenle, çeşitlendirmeye yönelik karşılıklı yatırım ve teknoloji işbirliklerinin, İslam ülkelerinin ekonomik entegrasyonu anlamında önem taşıyacağını ifade etmek gerek.